Category: Blog

24 Kasım 2022 Yazar Trakya.DenT 0 Yorumlar

Çocukların İlk Diş Muayenesi Hakkında

Çocukların büyüdüklerinde ağız ve diş sağlığı ile alakalı çeşitli sorunlar yaşamalarını önlemek için diş kontrollerinin aksatılmadan gerçekleştirilmesi gerekir. Aynı zamanda çocukluk döneminde diş hekiminden korkulmaması gerektiği de çocuklara öğretilmelidir. Bu sayede ilerleyen yaşlarda oluşabilecek çeşitli fobilerin önüne geçilmesi de mümkün olur. Özellikle ilk diş muayenesinin son derece önemli olduğunun altını çizmeliyiz.  Süt dişleri olarak da bilinen ilk dişler çıkmaya başladığında ağız ve diş bakımına, temizliğine de başlanması gerekiyor.

Aileler kimi zaman süt dişlerini nasıl olsa dökülecek düşüncesiyle önemsemiyor. Süt dişlerinin temizliği ve bakımı ihmal ediliyor. Bu durum ilerleyen dönemlerde çocukların çeşitli problemlerle karşılaşmalarına neden olabiliyor. Düzenli olarak ağız ve diş kontrollerine giden çocuklarda çeşitli problemlerin gelişmesi riskinin daha düşük olduğu biliniyor. Ancak bu riski düşürmek için ideal dönemde kontrollere başlanması da önemlidir.

Elbette çocukların ilk diş muayenesi büyük önem taşır. Bu muayenede gerekli kontroller yapılırken çocukların korkmaması, ilerleyen dönemlerdeki randevularına da daha rahat gelmesini sağlayacaktır. Çocukların ilk muayeneye gitmelerinden önce onların rahatlamasını ve konuyu daha iyi kavramalarının sağlanması için şunlar yapılabilir;

  • Diş hekimine çocukların gitmesiyle ilgili olarak hazırlanmış olan, çocukların yaşına uygun olan video ya da animasyonlar izletilebilir. Çocuklar video ya da animasyonlar sayesinde yapılacak muayene hakkında bir ön bilgi edinirler ve muayene sırasında korkma ihtimalleri de ciddi düzeyde düşürülür.
  • Çocukların keyfinin yerinde olduğu bir dönemde randevu almaya önem verilmelidir. Kendilerini iyi hissettikleri bir dönemde randevuyu denk getirmeniz durumunda, randevuya gelmek için daha istekli olmalarını sağlamanız kolaylaşır.
  • Aileler daha önce diş hekimlerinden aldıkları hizmetler hakkında sakin ve keyifli bir şekilde çocuklarına bilgi verebilir. Bu durum çocukların diş muayenesi korkularının oluşmasını önleyebilir ve kendilerini daha cesur hissedebilirler.
  • Çocukları korkutmak için asla ‘seni diş hekimine götürürüm, iğne yaptırırım” gibi ifadeler kullanılmamalıdır. Bu ve benzeri sözler çocuklarda tüm doktorlara karşı ciddi bir korku ve hatta fobi oluşmasına neden olabilir.

Çocukların İlk Diş Muayenesi Ne Zaman Yaptırılmalıdır?

Ailelerin sıklıkla merak ettiği hususlardan biri de çocukların ne zaman ilk muayene için diş hekimine götürülmesi gerektiği oluyor. Bu sorunun yanıtı Dünya Sağlık Örgütü tarafından veriliyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre ilk dişler sürmeye başladığında çocukların mutlaka ağız ve diş kontrolünden geçmesi gereklidir. Bu da 6 ay ile 1 yaş arasında kalan döneme tekabül eder. İlk dişlerden kast edilen kalıcı dişler değil, daha öncesinde çıkan süt dişlerdir.

Çok sayıda problemin en erken dönemde tespit edilmesi durumunda tedavi daha kısa zamanda tamamlanıyor. Aynı zamanda erken tanı tedavilerin daha kolay yapılmasını da sağlayacaktır. Dolayısıyla ilk diş hekimi randevusu ve muayene aslında sadece dişlerin kontrolü için değil olası çene eklem rahatsızlıklarının erken dönemde tespit edilmesi açısından da son derece önemlidir. Yanlı çene kapanışı gibi çeneyle alakalı bazı sorunlar aileler tarafından fark edilmeyebilir. Fakat diş hekimleri yaptıkları genel muayenede bu sorunları erken dönemde anlayabilir ve bir an önce tedaviye başlanmasını sağlayabilir. Dolayısıyla çocukların ilerleyen dönemlerde diş sağlığı dışında diğer problemlerle karşılaşmaması açısından da erken dönemde kontrollere başlanması büyük önem taşır. İlk muayenede çocukların ağız ve diş temizliğinin nasıl yapılması gerektiği gibi konularda diş hekimlerinden bilgi alınması da mümkün oluyor.

Çocukların İlk Diş Muayenesi Öncesi Dikkat Edilmesi Gerekenler

İlk diş muayenesi konusunda nelere dikkat edilmesi gerektiği konusunda doğru bilgilere sahip olmak önemlidir. Bu bilgiler doğrultusunda aileler çocuklarına karşı doğru yaklaşımı sergileyeceklerdir. Dikkat edilmesi gereken en önemli hususları şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Aileler çocuklarının diş muayenelerinden önce “acımayacak, korkma, az acıyacak ama hemen geçecek” gibi cümleler asla kurmamalıdır. Çünkü bu tür cümleler çocuklarda hedeflenenden daha farklı bir etki yaratıyor. Çocuklar anne ve babasının kendisini teselli ettiğini düşünüyor ve bu nedenle bir korku oluşuyor. Yani aileler bu tür cümleler ile farkında olmadan çocuklara bir korku aşılamış oluyor.
  • İlk diş muayenesinden önce çocuklara ödül verilmemeli, hediye sunulmamalıdır. Çünkü ödül vermek ya da diş muayenesine gittiği için çocuğa hediye almak, hediye alınacağını vaat etmek, çocuklara korku aşılayabiliyor. Çocuklar diş hekimine gitmenin zor olduğunu, muayenenin acı verici olduğunu ve bu nedenle kendisine bir ödül sunulduğunu düşünüyor.
  • Çocukların bilinmezlikten korkmaları son derece normaldir. Diş hekimi muayenesine gitmek istememeleri durumunda “o zaman dişlerin çürür, dişlerin kırılır, dişlerini çekerler” gibi cümleler de asla kurulmamalıdır. Diş muayenesine gidilmesi için çocukları ikna etmek için kurulan bu cümleler, amaçlanan durumun aksini ortaya çıkarır. Çocuklar bu durumda daha fazla korkuya kapılabiliyor. Ayrıca ilerleyen dönemlerde diş çürükleri gibi sorunlar yaşadıklarında daha fazla zorlanıyorlar.
  • Diş muayenesinde neler olacağı konusunda aileler çocuklara bilgi vermemelidir. Bu görevi diş hekimleri üstlenir ve bir güven ortamı oluşturarak çocuklara muayene süreci hakkında bilgi verirler.

Çocukların İlk Diş Muayenesinde Neler Yapılır?

İlk diş muayenesinde çocukların tüm dişleri detaylıca kontrolden geçirilir. Ağzın kapanışı ile ilgili bir sorun olup olmadığı da kontrol edilir. Şayet bir problem varsa aileler bu sorun hakkında bilgilendirilir. En uygun tedavi yöntemi hakkında da ailelere bilgi verilir. İlk diş randevusunda yapılan muayene çocukları zorlayan ya da acı veren bir işlem değildir. Dolayısıyla bu konuda ailelerin de rahat olması ve tedirginliklerinden uzaklaşması önemlidir. Aileler gergin olduğunda bu durum çocuklar tarafından da kolaylıkla anlaşılabilir.

Bilgi sahibi olun –> Gülüş Tasarımı

Çocuğumu Tedavi Seanslarına Getirirken Neler Yapmalıyım?

Çocukları diş tedavisi seanslarına getirirken dikkat edilmesi gerekenlere birkaç örnek verebiliriz.

  • Özellikle ilk randevuya çocukların anne ve babası ile birlikte gelmesi önerilir.
  • Şayet aksi söylenmediyse tedavi seanslarına çocukların tok karnına getirilmesi gerekir.
  • Diş hekimlerine tek seansta daha çok sayıda işlem yapılması için ısrarcı olunmamalıdır. Çünkü tedaviye gayet sakin ve olumlu başlayan çocuklar işlem süresinin uzaması ile beraber huzursuz olabiliyor. Bu durum bir sonraki randevularına da olumsuz bir yansıma yapıyor. Diş hekimleri olabildiğince işlem süresini kısa tutmaya çalışıyor.
  • Tedavi sırasında çocuklara “acıyor mu, yoruldun mu” gibi sorular sorulmamalıdır. Bu sorular çocukların motivasyonunu olumsuz yönde etkiler.

Göz atın –> Emax  Kaplama

Çocuklar Kaç Yaşında Dişçiye Gitmeye Başlar?

Çocukların ilk defa ağız ve diş kontrolünden geçmesi gereken dönem 6 ay ile 1 yaş arasındaki süt dişlerinin çıkmaya başladığı zamandır. Bu zaman zarfında anne ve babalara da büyük görevler düşüyor. Süt dişlerinin çıkması 2,5 yaşına kadar devam ediyor ve süt dişler çıkmaya başladıktan sonra ailelerin ağız ve diş temizliği ile bakımını asla ihmal etmemesi gerekir. Diş hekimlerinden çocukların ağız ve diş temizliğinin nasıl yapılması gerektiği konusunda bilgi alınmalı ve muntazam şekilde uygulanmalıdır. En önemli unsurlardan biri de diş temizliğini çocuklar için bir alışkanlık haline getirmektir. Koruyucu diş hekimliği uygulamalarından da faydalanılabilir ve böylelikle çocukların ağız ve diş sağlığı kontrol altında tutulabilir. Çocukların diş hekimi randevuları ve diş tedavileri hakkında sorularınızı yorum bölümüne yazabilirsiniz.

İlginizi çekebilir –> 20 yaş diş çekimi

16 Kasım 2022 Yazar Trakya.DenT 0 Yorumlar

20 Yaş Diş Çekimi Nasıl Yapılır? Ne Kadar Sürer?

20 yaş diş çekimi çenenin en arka kısmında yer alan dişlerin çeşitli nedenlere bağlı olarak çekilmesi işlemidir. Her durumda 20 yaş diş çekimi yapılması gerekmez ancak bazı riskler tespit edildiğinde ya da bu dişlerin çıkmaması, gömülü olması gibi durumlarda çekilmesi daha doğru bir tercih olabiliyor. 20 yaş dişlerinin çene kemiğinde yer almak için yeterli alan bulamaması sık yaşanan bir durumdur. Ağız içerisinde yer alan diğer dişlere baskı yapması gibi sıkıntılar yaşanabiliyor. Böyle bir tablo söz konusu olduğunda dişin çekilmesi gerekebiliyor.

20’lik Diş Nedir Ve Kaç Tanedir?

20’lik diş 17 ile 25 yaş arasında çıkan ve alt ile üst çenenin en arka kısmında yer alan dişlerdir. Toplamda 4 adet 20 yaş dişi bulunur. Bazı hastalarda 20 yaş diş çekimi sadece tek bir diş için gerçekleştirilebilir. Bazı hastalarda ise farklı zamanlarda tüm 20 yaş dişlerinin çekilmesi de gündeme gelebilir.

20’lik Diş Kaç Yaşında Çıkmaya Başlar?

Genellikle 20 yaş dişleri 17 ile 25 yaş arasında çıkar. Ancak her hastada bu yaş aralığında 20 yaş dişleri çıkmayabilir. 30 yaşında hatta 35 yaşında bile çıkması söz konusu olabiliyor. Haliyle 20 yaş diş çekimi de daha geç yaşlarda gerçekleştirilebiliyor. 20 yaş dişlerin problemli olması, ağrılara yol açabilmesi ise kişinin kaç yaşında bu dişlerin çıktığı konusu ile ilgili değildir. 20 yaş dişleri her yaşta problemlere neden olabilir. Hatta yaşanan ağrılar gündelik hayatı da olumsuz etkileyebilir. Ağız içerisinde 202lik dişlerin yeri en arka kısımdır. İnsanlarda dişler çıkarken çene de gelişir ve çenenin boyutu en büyük haline geldiğinde 20 yaş dişleri için de yer ayrılır.

20’lik Diş Belirtileri Nelerdir?

Her insanda 20 yaş dişleri çıkarken bazı belirtiler yaşanmayabilir. Hiçbir ağrıya neden olmadan da bu dişlerin çıkması mümkündür. Bazı kişilerde çenede yeterli alan bulunmaz ve bu durumda diş etlerinde kızarıklık olması, ağrı, şişlik, lenflerde hassasiyet gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Belirtiler arasında ağzı açmada sıkıntı çekme de bulunuyor. Bu durumda 20 yaş diş çekimi gerçekleştirilir.

Gömülü 20lik Diş Nasıl Anlaşılır?

Gömülü 20 yaş dişleri radyografi ile tespit edilir. Görüntüleme yöntemleri sayesinde ilerleyen dönemlerde sorunlara neden olabilecek 20 yaş dişleri de belirlenebilir ve 20 yaş diş çekimi gerçekleştirilebilir. Hangi durumlarda bu dişlerin çekilmesi gerektiği de merak edilen hususlar arasında yer alıyor.

Çürük

Dişin çıkması sırasında diş eti aralanabiliyor ve bu aralık da bakterilerin üremesi için uygun bir zemine dönüşüyor. Dolayısıyla 20 yaş dişleri çıktıktan hemen sonra çürüyebiliyor. Hatta yanında bulunan dişte de çürümeye neden olabildiğini söyleyebiliriz. Her diş çürüğü durumunda dişin çekilmesi gerekmez. Ancak dişin gömülü olması gibi bazı durumlarda çürüğün tedavisi zorlaştığından diş çekimi yapılabiliyor.

Diş Eti Hastalığı

20 yaş dişi diş etini açtığında enfeksiyon meydana gelebiliyor. Bu da ağız kokusu, ödem ya da ağzı açmakta güçlük çekme gibi sorunlara neden olabiliyor. Yanak ve boyun bölgesine yayılması da söz konusu olabilir. Enfeksiyon ve diş eti hastalıkları nedeniyle de diş çekiminin yapılması gerekebilir.

Ortodontik Nedenler

Ağız yapısının küçük olmasından kaynaklı olarak dişlerde sıkışma meydana gelebilir. Bu da diş diziliminde çarpıklık olmasına yol açar. Ortodontik nedenlerden kaynaklı olarak da 20 yaş dişlerinin çekilmesi gerekebilir.

Kist Oluşumu

Bu diş çekiminin nedenlerinden bir diğeri de kisttir. Özellikle dişin gömülü olması, kist oluşumunu tetikleyebiliyor. Dolayısıyla 20 yaş dişinin çekilmesi böyle bir tabloda zorunlu hale gelebiliyor. Kist, ağız sağlığı bakımından tehlikelidir ve kemik yıkımına, çenede genişlemeye, dişlerin yer değiştirmesine neden olabilir. Tüm bu riskleri ortadan kaldırmak için dişin çekilmesi zorunlu hale gelebilir.

20 Yaş Diş Nasıl Çekilir?

Hastada 20 yaş diş çekimi işleminin nasıl yapılacağı, dişin pozisyonu da dikkate alınarak belirlenir. Eğer diş tamamen çıkmış ise diğer dişlerde yapılan çekim işlemi ile aynı prosedür izlenir. Fakat yarı gömülü ya da tamamen gömülü olması durumunda daha farklı bir yöntem ile dişin ağız içerisinden tahliye edilmesi gerekir. Bu gibi durumlarda 20 yaş diş çekimi için diş etine kesi uygulanması gerekir. Dolayısıyla basit bir cerrahi müdahale ile dişin çekilmesine ihtiyaç duyulur.

Diş çekiminin gerçekleştirilmesinin ardından bazı hususlara dikkat edilmesi gerekiyor. Öncelikle diş çekildikten sonra açılan yere dil ile sürekli temas edilmemelidir. El ile bu bölgeye sürekli temas edilmesi de sakıncalıdır çünkü enfeksiyon gelişmesine neden olabilir. Ağız içerisinin hijyenik bir şekilde olması son derece önemlidir. Diş çekiminin ardından bir gün boyunca gıdaları diğer taraf ile çiğnemek gerekiyor. İlk 24 saat boyunca kesinlikle tütün ürünleri kullanılmamalıdır. Tütün ürünlerinin kullanımı kanamaya neden olabilir.

Sürekli olarak tükürmek de doğru bir davranış olmaz. Eğer sürekli olarak ağızdaki tükürükten kurtulma çabasına girilirse yara açılabilir ve kanama meydana gelebilir. Diş çekiminden sonra yüzde hafif bir şişlik meydana gelebilir. Bu bölgeye 10 dakika soğuk kompres uygulamak, şişliğin azalmasını sağlayacaktır. Ancak çok sık aralıklarla soğuk kompres yapılamaması da gereklidir. Diş hekimi tarafından önerilen ağrı kesici ilaçlar, önerilen dozajda kullanılabilir.

20 Yaş Diş Ameliyatı Nasıl Yapılır?

Her 20 yaş diş çekimi ameliyat ile yapılmaz. Dişin kemik içerisinde gömülü kalması ya da tam olarak çıkmamış olması gibi durumlarda diş çekiminin basit bir cerrahi müdahale ile yapılması gerekir. 20 yaş diş ameliyatı da lokal anestezi ile gerçekleştirilir. İstenen uyuşma elde edildikten sonra dişe ulaşılması için diş etine kesi uygulanır. Hemen ardından dişin mevcut pozisyonuna bağlı olarak dişi çevreleyen kemik uzaklaştırılır. Her hastada olmasa da bazı hastalarda dişin birkaç parçaya ayrılması da gerekebilir. Diş çıkarıldıktan sonra kesi uygulanan bölgeye dikiş atılır ve işlem tamamlanır.

İlginizi çekebilir –> Emax Kaplama

20 Yaş Diş Çekimi Fiyatları Ne Kadar?

Her hasta için 20 yaş diş çekimi fiyatı aynı olmayabilir. Nedeni ise hangi yöntemle diş çekiminin yapılacağı, gömülü diş sorunun olup olmadığı gibi hususlara bağlı olarak fiyatların değişkenlik gösteriyor olmasıdır. Bu nedenle öncesinde bir muayene yapılması ve 20’lik dişin durumu değerlendirilmelidir. Sonrasında hastaya fiyat konusunda net bir bilgi iletilebilir.

Göz atın –>  Gülüş Tasarımı

20 Yaş Diş Çekimi Sonrası Çok Ağrı Olur Mu?

Diş çekimi sırasında ya da sonrasında ağrı yaşanması olasılığı çok sayıda kişinin endişelerinden biridir. Bu nedenle 20 yaş diş çekimi sonrasında ağrı konusu da merak ediliyor. Öncelikle diş çekimi sırasında herhangi bir ağrı yaşanmasının mümkün olmadığını belirtmeliyiz. Nedeni ise işlem öncesinde lokal anestezi ile bölgenin uyuşturulmasıdır. Bu nedenle diş çekilirken hasta acı, sızı ya da kramp hissetmez. Diş çekimi tamamlandıktan sonra ve anestezinin etkisinin geçmesinin ardından hafif bir ağrı hissedilebilir. Ancak çoğu zaman bu ağrı hastaları rahatsız edecek düzeyde değildir. Aynı zamanda ağrı kesici ilaç kullanımı ile yaşanan bu ağrının da kontrol altına alınabildiğini belirtmeliyiz. 20’lik dişler ve diş çekimi konusunda sorularınızı yorum bölümüne yazabilirsiniz.

Merak edenler için –> Ağız Kokusu Nasıl Giderilir

18 Ekim 2022 Yazar Trakya.DenT 0 Yorumlar

Emax Kaplama Nasıl Yapılır? Fiyatları Ne Kadar?

Emax kaplama diş kaplama yöntemleri arasında özellikle doğal görünümü sergiliyor olması nedeniyle ön plana çıkan bir işlemdir. İçerisinde metal bulunmaz ve bu nedenle metalden kaynaklı alerjik reaksiyon riski de olmaz. Gerek yarı saydam yapısı gerekse ışık geçirgenliği ile doğallık açısından beklentileri fazlasıyla karşılayan yöntemlerden biridir. Son yıllarda bu diş kaplama yönteminin neden bu denli tercih edildiğine, avantaj ve dezavantajlarına da değineceğiz. Ancak öncesinde hangi durumlarda Emax kaplama yönteminin devreye girebildiği konusunu ele alalım.

Emax Kaplama Hangi Durumlarda Uygulanır?

Günümüzde Emax kaplama yöntemi pek çok nedenle tercih edilebiliyor ancak ilk sırada dişlerde sararma olması problemi bulunuyor. Çeşitli nedenlere bağlı olarak dişlerin doğal rengi bozulabilir ve sararmalar meydana gelebilir. Bu noktada hastalar daha beyaz ve temiz görünen dişlere sahip olmak istiyor ve rotasını da diş kaplama yöntemlerine çeviriyor. Kırılma ve bükülme gibi durumlara karşı dirençli olan emax kaplamaların diş sararması sorunu yaşayanlar tarafından sıklıkla tercih edildiğini belirtebiliriz.

Ön dişlerinde eğrilik olan kişiler tarafından da bu yöntem tercih edilebiliyor. Özellikle gülüş estetiği uygulamalarında diş kaplama seçenekleri arasında en çok tercih edilenlerden biri de söz konusu yöntemdir. Dişlerde kırık ya da çatlak olması durumunda da uygulanabilen bir yöntemdir. Daha önce dişe kanal tedavisinin uygulanması olması bu işleme engel değildir. Kanal tedavisi uygulanan dişlere de emax kaplamaların yapılabileceğini belirtelim.

Emax Kaplama Dişin Tercih Edilme Nedenleri

Diş etlerine uyumlu olması, uzun kullanım ömrü sunması Emax kaplama yönteminin tercih edilme nedenleridir. Aynı zamanda son derece doğal bir görünüm sergiliyor olması ve renk seçeneklerinin geniş olması da önem taşıyor.

Emax Kaplama Diş Fiyatları 2023 Ne Kadar?

Maalesef Emax kaplama 2023 fiyatları konusunda net bir rakamdan söz etmek yanıltıcı olacaktır. Her hasta için sabit bir fiyatlandırma yapılamaz. Dişin yapısı, kaç adet dişe bu kaplamanın uygulanacağı ya da Diş Hekiminin deneyimi gibi unsurlar, fiyatlar üzerinde de belirleyici oluyor. Dolayısıyla hastanın basit bir muayeneden geçmesi ve sonrasında fiyatın konuşulması daha doğru olacaktır.

EMax Porselen Avantajları Nelerdir?

emax kaplama avantajları

Doğal görünüm artık hemen herkesin öncelikli beklentisi haline geldi. Emax kaplama ışık geçirgenliğinin ideal seviyede olması sayesinde dişlerde hem doğal hem estetik bir görünüm elde etmeyi başarıyor. Avantajlar arasında bu kaplamaların kaygan bir yapıya sahip olması da bulunuyor. Pürüzsüz ve kaygan yapısı sayesinde diş yüzeylerinde tartar oluşumu riski minimum seviyeye çekilebiliyor. Elbette bunun için hastanın ağız hijyenine dikkat etmesi gerekiyor.

Avantajlardan söz ederken diş etlerinde renklenmeye yol açamamasını da göz önünde bulundurmak gerekir. Mor ya da grileşme gibi renklenmeler oluşmadığından diş etlerinin estetik ve güzel görünümü üzerinde olumsuz bir etkide bulunmaz. Son olarak renk skalası geniş bir diş kaplama metodudur. Bu özelik kişinin doğal diş rengine çok yakın bir tonun seçilmesini mümkün kılar.

E max Porselen Neden Tüm Dişlere Uygulanmıyor?

Bazı hastalar tüm dişlerinin Emax kaplama ile kaplanmasını isteyebiliyor ve bu diş kaplama yönteminin avantajlarından daha fazla faydalanmayı hedefleyebiliyor. Ancak arka bölümde bulunan ve çiğneme işlevinde kullanılan dişler için bu diş kaplama yönteminin uygulanması önerilmez. Arka dişlerde kullanılacak olan kaplamalarda dayanıklılık büyük önem taşır. Elbette emax kaplamalar da dayanıklıdır ancak sürekli olarak çiğneme fonksiyonunda kullanılan dişler için uygun bir dayanıklılığa sahip değildir. Söz konusu diş kaplama yönteminin tüm dişlere uygulanamıyor olması da bundan kaynaklanır.

E max Kaplama Ne Kadar Süre Kullanılır?

Kişiden kişiye değişen Emax kaplama kullanım ömrüne dair sabit bir zaman diliminden söz edemeyiz. Genellikle 15 yıl ile 20 yıl arasında değişen bir süre boyunca kaplamalar problemsiz bir şekilde kullanılabiliyor. Ancak kişinin ağız ve diş temizliğini, sağlığını ihmal etmesi, ağız bölgesine sert bir darbe alması gibi durumlarda kullanım ömrü bu kadar uzun olmayabilir.

Emax Kaplama Dezavantajları

Hastaların merak ettiği hususlardan biri de Emax kaplama dezavantajlarıdır ancak bu kaplamaların çok fazla dezavantajı yok. Ön plana çıkan dezavantaj, kaplamaların arka dişlere uygulanmıyor olmasıdır. Bir diğer dezavantaj da diğer diş kaplamalar ile kıyaslandığında maliyetinin biraz daha yüksek olmasıdır.

Emax Kaplama Ömrü Ne Kadar?

Sıklıkla gündeme gelen konulardan biri de Emax kaplama yönteminin kullanım ömrü oluyor. Bu diş kaplamalar büyük bir özenle hazırlanıyor. Dişe sabitlenmesi için kullanılan yapıştırıcı malzemenin renginin de itinayla seçilmesi gerekiyor.

Yarı saydam bir kaplama olması nedeniyle kullanılan malzemelerin de diş kaplamalara uygun olması önemlidir. Aynı zamanda hastanın kendi dişinde meydana gelen renk değişimleri kimi zaman kaplamaların altında görünebilir. Bunun nedeni de kaplamaların yarı saydam olmasıdır. Ancak böyle durumlarda da kaplamaların değiştirilmesi tercih edilebilir.

Hastaların diş kaplamaların uygulanmasının ardından ağız ve diş temizliğine dikkat etmeleri önemlidir. Bu durumda diş kaplamaların ömrü 20 yıla kadar uzayabiliyor. Ancak rutin ağız ve diş kontrollerinin aksatılmaması, en azından 5 yılda bir kaplamaların kontrolden geçirilmesi de önem taşıyor. Tüm bunlar dikkate alındığında diş kaplamaların ömrünün kişiden kişiye değişiyor olduğu söylenebilir.

İlginizi çekebilir –> Estetik kaplama

Emax Kaplama Avantajları Nelerdir?

Hastaların Emax kaplama yönteminden faydalanması durumunda elde edeceği avantajlara şu örnekler verilebilir:

  • Son derece doğal ve gerçek bir diş görünümü sunar. Şeffaflık seviyesi de gayet ideal düzeydedir ve bu da doğal diş görünümünü destekler.
  • Sıklıkla tercih edilen zirkonyum kaplamalardan daha saydam bir görünüme sahiptir.
  • Metal alaşım içermediğinden diş etlerinde mor ya da gri renklenmeler olmasına yol açmaz.
  • Metal içermiyor olmasının sağladığı avantajlardan bir diğeri de vücutta alerjiye neden olmamasıdır.
  • Laboratuvar ortamında üretim süreçleri gayet hızlıdır. Bu kaplamalar monolitik lityum disilikat bloğundan üretilir ve kısa zamanda kullanıma hazır hale gelir.
  • Pek çok diş kaplama yöntemi ile kıyaslandığında diş eti kenarı mükemmel bir görünüm sergiler. Bu durum plak birikiminin az olmasını sağlar ve yüzey bölümünün de cilalı olduğunu belirtebiliriz.
  • Aşınmaya karşı dirençli bir yapıya sahiptir.
  • Diğer kaplamalardan farklı olarak sıvı emme düzeyi düşüktür.
  • Dişe mükemmel bir şekilde tutunur ve ağızda çözünmez.
  • Uzun süreli kullanımlarda da şekil ve renk değişikliği meydana gelmez.

Göz atın deriz –> Hollywood Smile

Emax Kaplama Kimlere Yapılmaz?

Öncelikle ağız içerisinde çok sayıda kırık ya da çatlak diş bulunması durumunda Emax kaplama yönteminden faydalanılamıyor. Bu kaplamalar dişteki sağlık sorunlarını gidermek amacıyla değil, görsel amaçla yapılan bir işlemdir. Eksik diş sayısının fazla olması durumunda da bu diş kaplama yönteminden faydalanılamaz. Ön dişler için tercih edilen bu diş kaplama yöntemi arka dişlere uygulandığında bazı beklentiler karşılanamaz.

Çünkü içerisinde metal alaşım bulunmayan bir malzeme ile yapılıyor ve bu da direncinin arka dişler için yeterli olmamasını beraberinde getiriyor. Çiğneme fonksiyonlarının daha yoğun olduğu arka dişler için daha farklı diş kaplama yöntemlerinden faydalanılabilir. Siz de Emax kaplamadan faydalanmak istiyorsanız sorularınızı yorum bölümüne yazabilirsiniz.

Merak edenler için –> Gülüş Tasarımı

15 Eylül 2022 Yazar Trakya.DenT 0 Yorumlar

Gülüş Tasarımı Nedir? Nasıl Yapılır? Kalıcı mıdır?

Gülüş tasarımı estetik diş hekimliği alanında en önemli ve en çok tercih edilen uygulamalardan biridir. Estetik açıdan dişleriyle ilgili çeşitli sorunlar yaşayanlar ya da daha güzel bir gülüşe sahip olmak isteyenler bu uygulamalardan faydalanabilir. Elbette gülüş tasarımının her hasta için ayrı olarak yapılan işlemler dizisinden oluştuğunu da belirtmeliyiz.

Tamamen kişiye özel olarak bir tasarım çalışması yapılır ve ardından bu tasarımı gerçeğe dönüştürmek için hangi işlemlerin yapılacağı belirlenir. Bu anlamda gülüş tasarımı multidisipliner bir yaklaşımla gerçekleştirilir de diyebiliriz. Konuya dair merak edilen pek çok soruyu yanıtları ile birlikte aktaracağız. Ancak öncesinde hangi işlemlerin gülüş tasarımına dahil edilebildiği konusunu ele alalım.

Gülüş Tasarımı Hangi İşlemleri İçerir?

Her hastanın estetik bir gülüşe sahip olmak için ihtiyaçları farklıdır. Bazı hastalarda sadece küçük dokunuşlar gülüş tasarımı çalışması için yeterli olurken bazı hastalarda daha geniş çaplı işlemlerin gerçekleştirilmesi gerekir. Kişinin yüz hatları, yaşı, cinsiyeti, beklentileri gibi faktörler de dikkate alınır.

Genel olarak gülüş tasarımında tercih edilen uygulamalara şu örnekleri verebiliriz:

  • Çürük dişlerin tedavisinin yapılması
  • Diş eti hastalıklarının giderilmesi
  • Diş temizliği
  • Diş eti estetiği
  • Diş beyazlatma uygulamaları
  • Diş eksikliğinin giderilmesine yönelik tedaviler
  • Çapraşık diş durumunda ortodontik tedaviler
  • Diş kaplama uygulamaları
  • Çene eklem bozukluklarının ortadan kaldırılmasına yönelik tedaviler

Elbette bu işlemlerin tamamının her hastada uygulandığından söz etmiyoruz. Daha önce de değindiğimiz gibi hastanın ihtiyaçları belirlenir ve sadece bu ihtiyaçları ortadan kaldırmaya yönelik işlemler ve tedaviler gülüş tasarımına dahil edilir.

Gülüş Tasarımı Nasıl Yapılır?

Hastanın gülüş tasarımı uygulamalarından ne beklediğini anlamak son derece önemlidir. Aynı zamanda hastanın ihtiyaçlarının da doğru şekilde belirlenmesi gerekir. İlk olarak video ve fotoğraf çekimi yapılır, ardından ağız içi ölçüler alınır. Çeşitli planlar yapıldıktan sonra görseller bilgisayar ortamına aktarılır. Özel yazılımlar kullanılarak yüz şekline uygun olan gülüş tasarımının bilgisayar ortamında planlaması gerçekleştirilir. Elbette bu tasarım aşamasında hastanın da görüşleri alınır ve mutabık kalınan bir tasarım için uygulama aşamaları belirlenir.

Eğer ortodontik tedavilere ya da diş çürüğü gibi sorunların tedavisine ihtiyaç varsa öncelikle bu tedavilerin gerçekleştirilmesi gereklidir. Eksik diş sorununu gidermeye yönelik protez ya da implant tedavilerinin de gerçekleştirilmesi önem taşıyor. Sonrasında ise belirlenen planlar dahilinde çeşitli uygulamalar yapılır. Diş beyazlatma, diş kaplama gibi işlemler belirli bir sıraya göre gerçekleştirilmelidir. Bazı hastalarda gülüş tasarımının tamamlanması için medikal estetik uygulamalardan da yardım alınabilir. Dudak ve yüz bölgesine yapılan dolgu işlemleri ile gülüş tasarımının çok daha başarılı olması da sağlanabilir.

Gülüş Tasarımı Fiyatları Ne Kadar?

Gülüş tasarımı fiyatları

Daha önce de belirttiğimiz gibi gülüş tasarımı uygulamalarında hastaların ihtiyaçları farklıdır. Bu nedenle her hasta için aynı fiyatlandırmanın yapılması mümkün olmuyor. Bazı hastalarda istenen gülüş şeklinin elde edilmesi için basit birkaç müdahale yeterli olabiliyor. Bu durumda fiyat da daha düşük rakamlara tekabül ediyor. Ancak çeşitli tedavilerin yapılması ve sonrasında gülüş tasarımının uygulamalarının gerçekleştirilmesi gibi durumlarda hastaların bir miktar daha yüksek bütçe ayırması gerekiyor.

Gülüş Tasarımı Kalıcı Mıdır?

Hastalara gülüş tasarımı ile kazandırılan gülüş şeklinin kalıcı olup olmadığı da merak ediliyor. Elbette bu işlem sonuçları kişiden kişiye farklılık göstermekle birlikte kalıcıdır. Köprü ya da kron gibi uygulamaların 15 yıl kadar kalıcı olması beklenir ancak diş beyazlatma işlemi yapıldığında hastanın ağız ve diş temizliğine dikkat etmemesi halinde dişlerde yeniden sararmalar olabilir. Bu nedenle gülüş tasarımının kalıcılık süresi hem yapılan uygulamalara hem de hastalara bağlı olarak değişebiliyor.

Gülüş Tasarımı Diş Modelleri Nelerdir?

Genel olarak ülkemizde ve dünya genelinde gülüş tasarımı çalışmalarında tercih edilen gülüş şekillerine şu örnekleri verebiliriz:

Çekici Gülüş (Sexy Smile)

Çekici gülüş, en çok tercih edilenlerin başında geliyor. Ön dişler, yan dişlere nazaran daha uzun oluyor. Aslında genç yaşlarda ön dişler daha uzundur ancak zamanla yıpranırlar ve belirli bir yaşa gelindiğinde boyları kısalmış olur. Gülüş tasarımıyla bu görünümün değiştirilmesi sağlanıyor ve ön dişlerin yeniden daha uzun görünmesi için gerekli uygulamalar yapılıyor.

Entellektüel Gülüş (Sophisticated Smile)

Bu gülüş şeklinde ise dişlerde yatay ve düz bir sıralanma mevcut oluyor. Bu gülüş şeklinin yüze olgun bir ifade kazandırdığını da söyleyebiliriz. Daha çok yüzün alt kısmına vurgu yapan bir gülümseme şeklidir.

Sportif Gülümseme (Sporty Smile)

Orta kesici dişlerin yan kesici dişlerden biraz daha uzun olduğu diş modeli sportif gülümseme olarak adlandırılır. Yüze farklı, samimi bir ifade kazandırır. Kişiye enerjik bir görünüm kazandırdığını da söyleyebiliriz.

Gülüş Tasarımı Hangi Dişlere Yapılır?

Ne tür bir gülüş tasarımı yapıldığına bağlı olarak müdahale edilen dişler de değişebiliyor. Örneğin sportif gülüş tasarımında orta kesici dişlere ve yan hatlarda bulunan kesici dişlere bir müdahale yapılması gerekir. Bu nedenle öncelikle seçilen gülüş şeklinin dikkate alındığını söyleyebiliriz. Aynı zamanda kişinin yüz hatları, dişlerinin genel durumu gibi unsurlar da dikkate alınır. Hastanın beklentileri de oldukça mühimdir. Tüm bu veriler bir arada değerlendirilerek hangi dişlere çeşitli işlemlerin yapılacağına karar verilir.

Gülüş Tasarımı Kaç Yaşında Yapılır?

Gülüş tasarımından faydalanmak için 18 yaşını doldurmuş olmayı beklemek gerekir. 18 yaş sonrasında ihtiyaç duyan ya da daha güzel bir gülüşe sahip olmak isteyen herkes gülüş tasarımı uygulamalarından faydalanabilir.

İlginizi çekebilir –> Blok greft

Gülüş Tasarımında Doğru Hekim Ve Doğru Klinik Seçimi

Çok sayıda kişi için gülüş tasarımı uygulamaları kişinin özgüvenini yerine getiren, kendini daha iyi ve daha güzel hissetmesini sağlayan işlemlerdir. Dolayısıyla bu uygulamalar kişinin hayatını da etkileyebiliyor ve sosyal yaşamda kişinin kendini daha iyi hissetmesinde belirleyici oluyor. İşte bu nedenle doğru Diş Hekimi ve doğru klinik seçimi son derece önemlidir.

Öncelikle seçtiğiniz kliniğin gülüş tasarımı uygulamaları hakkında ne kadar deneyimli olduğunu, alanında uzmanlaşmış diş hekimlerinin klinikte hizmet verip vermediğini bilmeniz gerekir. Uygulamaların sorunsuz bir şekilde gerçekleştirilmesini sağlayacak alt yapı ve teknolojik donanıma sahip bir kliniği seçmeniz de önemlidir. Bu nedenle fiyat odaklı bir tercih yapmak yerine, başarılı bir netice sunabilecek bir kliniğe yönelmeniz çok daha doğru olur.

Göz atın –> Bir günde implant

Gülüş Tasarımı Herkese Yapılır Mı?

Sıklıkla merak edilen konulardan biri de gülüş tasarımı uygulamalarından kimlerin faydalanabileceği oluyor. Daha hoş ve estetik bir gülüşe sahip olmak isteyenler için en ideal çözümlerden biri olan bu uygulamadan aşağıdaki sorunları yaşayanlar rahatlıkla faydalanabilir:

  • Dişlerin dizilimi ile ilgili sorun yaşayanlar
  • Diş boylarında düzensizlik olanlar
  • Dişlerinde lekelenmeler ya da renk değişimleri olanlar
  • Ağız içerisinde eksik diş problemi bulunanlar
  • Diş etlerinin görünümü ile ilgili sıkıntı yaşayanlar
  • Diş ve diş etleri arasındaki orantıdan rahatsız olanlar

Gülüş estetiğinden faydalanmadan önce diş hekimlerimiz ile görüşmeniz durumunda uygun bir aday olup olmadığınız konusunda da daha detaylı bilgi alabilirsiniz. Bu uygulama hakkında merak ettiğiniz soruları ise yorum bölümüne yazabilirsiniz.

Bilgi sahibi olun –> Ağız kokusu

6 Eylül 2022 Yazar Trakya.DenT 0 Yorumlar

Ağız Kokusu Neden Olur? Nasıl Giderilir?

Ağız kokusu sadece bu sorunu yaşayan kişileri değil yakın çevresinde olan kişileri de rahatsız eden bir durumdur. Çoğunlukla bu sorunun yalnızca ağız hijyenine dikkat edilmemesinden kaynaklandığı düşünülür. Ağız hijyeninin ihmal edilmesi nedenlerden yalnızca biridir. Bazı rahatsızlıklar ya da tüketilen bazı gıdaların da bu probleme neden olabildiğini unutmamak gerekiyor. Önemli olan ise bu soruna neden olan husus ya da hususların tespit edilmesidir. Bir anlamda sorunun kaynağının belirlenmesi ve ortadan kaldırılması hedeflenmelidir.

Altta yana problemin ortadan kaldırılması durumunda ağız kokusu sorunu da kendiliğinden yok olur. Çok sayıda farklı unsurun bu probleme neden olması nedeniyle sorunun kaynağının titizlikle araştırılması da büyük önem taşıyor. Çünkü vücudun herhangi bir yerindeki enfeksiyondan kaynaklı olarak da ağızda kötü koku meydana gelebilir. Ağızda kötü koku olmasının tedavisinden söz edeceğiz ancak öncesinde nedenleri gözden geçirmekte fayda olacaktır.

Ağız Kokusu Nedenleri Nelerdir?

Çok sayıda farklı unsura bağlı olarak ağız kokusu probleminin ortaya çıkabildiğinden söz etmiştik. Bu nedenler arasında en yaygın görülenler ise şöyledir:

Beslenme Sonrası Kalan Gıda Artıkları

Her beslenme sonrasında diş aralarında ve dişlerin yüzeylerinde çeşitli büyüklüklerde yemek artıkları kalır. Bu parçalar kimi zaman dikkatimizi çekmeyecek kadar küçük olabilir. Beslenme sonrasında ağız temizliğinin ihmal edilmesi durumunda ise yiyecek artıkları bakterilerin üremesine neden olur ve beraberinde de ağız kokusu oluşur. Elbette bazı gıdaların daha baskın bir kokuya neden olabildiğini de belirtmeliyiz. Soğan, sarımsak ve baharat türleri bu grupta yer alıyor. Beslenme sonrasında dişlerin fırçalanması ve diş ipi ile diş aralarının temizlenmesi halinde bu sorunun yaşanması engellenebilir.

Tütün Ürünleri Kullanımı

Kötü koku sorunu özellikle tütün ürünleri kullananlarda çok daha yaygın bir şekilde yaşanıyor. Sadece tütün ürünlerinin kullanımı değil, bu kullanıma bağlı olarak ortaya çıkabilen diş eti rahatsızlıklarının da benzer sonuçlar doğurduğunu ifade edebiliriz.

Diş Temizliğinin/Bakımının İhmal Edilmesi

Ağız ve diş temizliğinin düzenli olarak yapılması, sadece diş ve diş eti sağlığı açısından değil, ağızda kötü koku oluşmasını önlemek açısından da son derece önemlidir. Ağız içerisinde hiçbir sağlık sorunu olmasa dahi dişlerin fırçalanmasının ihmal edilmesi durumunda kısa zamanda ağız kokusu oluşur. Çünkü dişlerde şeffaf plaklar oluşmaya başlar ve bu da tartar ya da diş etlerinde hastalıklar gibi çeşitli problemleri de beraberinde getirir. Dolayısıyla ağızda oluşan kötü koku zaman içerisinde daha yoğun ve keskin olmaya başlar.

Ağız Kuruluğu

Ağız kuruluğu sorunu aslında kötü koku nedenlerinden biridir. Tükürük olarak bilinen salgı, ağızda kötü kokuya yol açan bakterileri temizleme özelliğine sahiptir. Ağız kuruluğunun mevcut olması durumunda tükürük salgısının miktarı da azalır. Bu durum kötü koku oluşmasının tek başına nedeni olabiliyor. Geceleri ağzı açık uyuyanlarda kötü koku sorununun daha yaygın yaşanmasının nedeni de budur. Ağız kuruluğuna çeşitli rahatsızlıklar ya da vitamin eksiklikleri de neden olabiliyor. Bu nedenlere şu örnekleri verebiliriz:

  • Tükürük bezini etkileyen hastalıklar
  • Otoimmun hastalıklar
  • Şeker hastalığı
  • Menopoz dönemine girmek
  • Hepatitler
  • Aşırı stresli bir yaşam sürme
  • A, B12 ve C vitamini eksikliği

Sıraladığımız unsurlardan daha farklı bir nedene bağlı olarak da ağız kuruluğu sorunu yaşanabilir.

Bazı İlaçların Kullanımı

Çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar da ağızda kötü bir kokunun oluşmasına neden olabiliyor. Çünkü bazı ilaçlar vücutta çeşitli kimyasalların oluşmasına sebebiyet verebiliyor. Bu kimyasallar ise kana karışıyor ve ciğerlere dahi ulaşabiliyor. Bir anlamda ilaçların dolaylı yoldan ağızda kokuya yol açtığını söyleyebiliriz.

Enfeksiyonlar

Ağız içerisinde meydana gelen herhangi bir enfeksiyon doğrudan kötü kokuya da neden olabilir. Kimi zaman diş çekiminin yapılması ya da ağız içerisine cerrahi bir müdahalenin yapılmasından kaynaklı olarak da açık bir yara olabiliyor ve bu da kötü kokuya neden olabiliyor.

Ağız Kokusu Tedavisi Nasıldır?


Halitozis olarak adlandırılan bu sorunun tedavisi için öncelikle sorunun kaynağının tespit edilmesi gerekiyor. Bunun için de ağız kokusu problemi nedeniyle bir Diş Hekimine başvurulması önemlidir. Böylelikle dişler, diş etleri ya da dilden kaynaklanan bir sorun olup olmadığının gözden geçirilmesi sağlanır. Tedavi seçenekleri değerlendirilerek sorunun kaynağını ortadan kaldırmaya yönelik bir prosedür uygulanır.

Ancak her ağız kokusunun ağız içerisinde mevcut olan bir problemden kaynaklanmadığını da vurgulamalıyız. Bu gibi durumlarda diğer olası nedenler üzerinde durulmalıdır ve ilgili hekimlere başvurulmalıdır. Ağızda kötü koku olması gibi bir problem yaşanıyorsa geç kalmamak ve erken dönemde sorunun kaynağının tespit edilmesini sağlamak son derece önemlidir. Çünkü ağız kokusu çeşitli hastalıklardan da kaynaklanabiliyor ve erken tanı tüm hastalıklar için çok büyük bir önem taşıyor. Bu nedenle kötü koku sorununu ciddiye almak ve nedeninin araştırılması için geç kalmamak gerekir.

Ağız Kokusu Nasıl Giderilir?

Ağız kokusunun giderilmesi için bu soruna neden olan etmenler belirlenmeli ve gerekli tedaviler uygulanmalıdır. Ancak bu durum tek başına ağız kokusu sorunundan kurtulmak için yeterli olmayabiliyor. Hastaların tedavi sonrasında ağız ve diş temizliğine, bakımına önem vermeleri gerekir. Beslenme sonrasında dişlerin fırçalanması, diş ipi kullanımı, rutin ağız ve diş sağlığı kontrollerinin aksatılmamasına dikkat edilmelidir. Kimi zaman bitki kürleri kullanımı gibi yöntemlere özellikle internet ortamında rastlayabilirsiniz. Bilimsel olmayan yöntemleri denemek, ağız ve diş sağlığını olumsuz etkileyebilir. Ağızdaki kokuyu ortadan kaldırmaktan ziyade bu kokunun daha da yoğunlaşmasına neden olabilir. Dolayısıyla bilimsel olmayan tüm yöntemlerden uzak durmalı ve bu sorundan kurtulmak için öncelikle kısa zamanda Diş Hekimine başvurmalısınız.

Ağız Kokusunu Nefes Kokusu İle Karıştırmayın!

Nefeste kötü koku olması ile ağız kokusu arasında fark olduğunu belirtmek isteriz. Nefes kokusunun nedeni çoğunlukla bir rahatsızlıktır. Ağızda kötü koku olması ise hastalıklardan kaynaklanabileceği gibi daha farklı nedenlerle de ortaya çıkabiliyor. Ağız hijyeninin yeterli düzeyde sağlanamıyor olması bile ağızda istenmeyen bir koku oluşmasının nedeni olabiliyor.

Kişinin ağız ve diş temizliğine, hijyenine maksimum düzeyde dikkat ediyor olması durumunda bile nefes kokusunu önlemek mümkün olmayabilir. Bunun nedeni ise bir hastalıktan kaynaklanıyor olmasıdır ve öncelikle bu hastalığın giderilmesi, tedavi edilmesi gerekir. Nefes kokusu ağız içerisinden ziyade içten gelen bir sorundur da diyebiliriz. Nefes kokusu şikayeti çoğu zaman göz yanması gibi daha farklı sorunlarla birlikte ortaya çıkar ve ağız kokusu ise tek başına görülebilen bir problemdir.

Nefes Kokusunun Nedenleri Nelerdir?

Çoğunlukla ağız kokusu ile karıştırılan nefes kokusunun pek çok nedeni olabiliyor ve bu nedenler arasında yaygın görülenleri kısa bir liste halinde aktarabiliriz:

  • Sinüslerde enfeksiyon olması
  • Akciğerlerde enfeksiyon olması
  • Şeker hastalığı
  • Böbrek yetmezliği
  • Karaciğerde yetmezlik problemi
  • Metabolizmada bazı rahatsızlıklar olması

Yukarıda sıraladığımız durumlar dışında daha farklı ve spesifik nedenlerle de nefeste kötü koku sorunu yaşanabilir.

Bilgi sahibi olun –> Diastema

Ağız Kokusu Ne Sıklıkla Görülür?

Toplumda ağız kokusu şikayetinin son derece yaygın olduğunu söyleyebiliriz. Toplumun %50’si yani yarısı ağızda kötü koku oluşumundan şikayet eder.

Göz atın –> Blok greft

Ağız Kokusu Tedavisine Yönelik Trakyadent’de Uygulamalarımız

Öncelikle ağız kokusu şikayetinin diş ve diş etleriyle ilgili bir sorundan kaynaklanıp kaynaklanmadığının araştırılması gerekir. Eğer ağız içiyle ilgili bir sorun tespit edilirse gerekli tedavi seçenekleri değerlendirilir.

İlginizi çekebilir –> Bir günde implant

25 Temmuz 2022 Yazar Trakya.DenT 0 Yorumlar

Bir Günde İmplant Diş Nasıl Yapılır?

Bir günde implant tedavisi, günümüzde pek çok kişinin eksik diş sorunundan kurtulmak için tercih ettiği yöntemlerden biridir. Bu tedavi kapsamında kliniğe gelen hastalar aynı gün yeni dişleri ile klinikten ayrılırlar. Uzun süre beklemek istemeyenler, dişsizlik sorunundan en kısa zamanda kurtulmak isteyenler için bu tedavinin gayet ideal olduğunu söyleyebiliriz.

Genellikle sadece tek bir diş eksikliği durumunda aynı gün implantın yapılabildiği düşünülse de birden fazla sayıda diş eksikliği olması durumunda da bir günde implantın gerçekleştirilmesi mümkündür.

Hem aynı şehirde yaşayan hastalar, hem de yurt dışından implant tedavisi için Türkiye’ye gelenler bu yüz güldüren uygulamadan faydalanabiliyor. Tedavinin ilk gününden itibaren dişsiz kalmadan yaşamlarına devam edebiliyorlar. Bir günde implantın ne gibi kazanımlar sunduğu, fiyatları ve tedavinin aşamaları hakkında da merak edilen konulara değineceğiz. Ancak öncesinde kimlerin bu tedaviden faydalanabildiği konusunu ele alalım.

Bir Günde İmplant Kimlere Uygulanır?

Öncelikle bir günde implant tedavisinden en çok faydalanan kişilerin, klasik implant tedavisi için beklemek istemeyen hastalar olduğunu söyleyebiliriz. Bununla birlikte eksik diş sorunu olmasına karşın zamanında tedavi olmamış, tedaviyi ertelemiş olanlar için de ideal bir tedavi seçeneğidir. ,

Uzun süre dişsizlik sorunu ile birlikte yaşayan ve artık kısa zamanda bu sorundan kurtulmak isteyenler, aynı gün implant işleminden istifade edebiliyor. Böylelikle gayet güçlü ve sağlıklı dişlere kavuşabiliyorlar.

Damak protezlerini kullanma konusunda çeşitli sıkıntılar yaşayanlar için de bu uygulamanın doğru tercih olduğunu söyleyebiliriz. Herhangi bir kaza ya da darbe nedeniyle diş kaybı yaşamış olmak, bu tedaviden mahrum kalınacağı anlamına gelmiyor.  Travma nedeniyle diş kaybı yaşadıysanız; siz de rahatlıkla aynı gün gerçekleştirilen bu tedaviden istifade edebilir ve eksik dişten kaynaklanan tüm sorunlardan kurtulabilirsiniz.

Burada kritik olan unsur, kişinin implant uygulamasına uygun olup olmadığıdır. Çene kemiğinin implant işlemi için yeterli kalınlığa sahip olması önem taşıyor.

Yapılan muayene ve röntgen görüntülemesi ile hastanın bu tedavi için uygun bir aday olup olmadığı yine aynı gün belirlenebiliyor. Dolayısıyla ‘işlem için uygun aday mıyım’ sorusunun yanıtını da kısa zamanda öğrenebilirsiniz.

Bir Günde İmplant Tedavisinin Faydaları

Genel olarak bakıldığında bir günde implant tedavisinin sağladığı faydalara şu örnekleri verebiliriz:

  • Klasik implant uygulamasında olduğu gibi 6 aylık ya da 12 aylık bekleme süreleri yoktur.
  • Klasik yöntemle son derece benzer başarı oranlarına sahip bir işlemdir.
  • Hastaların çiğneme, konuşma fonksiyonlarında bir kayıp meydana gelmez ve hastalar protez dişleri tıpkı kendi dişleri gibi rahatlıkla
  • Tedavi sonrası hasta şikayetleri oranlarına bakıldığında şikayetlerin yok denecek kadar az olduğu gözlemlenir.
  • Hastalar sadece bir günde eksik diş sorunundan kurtulurlar ve eksik dişten kaynaklanan özgüven probleminden de kurtulmuş olurlar.

Bir Günde İmplant Tedavisi Her Kişiye Yapılabilir Mi?

Elbette bir günde implant uygulamasının yapılabilmesi için hastaların çene kemiği kalınlığının belirli bir düzeyde olması gerekiyor. Bununla birlikte hastaların ağız içi durumlarının da tedaviye müsait olması büyük önem taşır. Sıklıkla merak edilen hususlardan biri de dişleri çekilmiş olan hastaların da bir günde implant tedavisinin faydalanma ihtimalleri oluyor.

Dişler çekildiğinde de aynı gün implant vidasının takılması ve protez dişin de yerleştirilmesi mümkün olabiliyor. Ağız içi ve çene kemiğinin bu tedaviye uygun olması durumunda hastalar dişlerinin çekildiği gün bu uygulamadan faydalanabilirler. İleri düzeyde kemik kaybı olması ya da yoğun enfeksiyon mevcudiyeti gibi durumlarda ise öncelikle bir tedavinin yapılması gerekiyor. Dolayısıyla aynı gün implantın yapılması mümkün olmaz. Fakat çene kemiğinin güçlendirilmesi sonrasında implant uygulaması gerçekleştirilebilir.

Bir Günde İmplant Nasıl Hazırlanır?

bir günde implant nasıl hazırlanır

Ağız içerisinden bazı ölçülerin alınması ile birlikte bir günde implant uygulamasında kullanılacak olan materyaller hazırlanır. Protez dişlerin rengi ya da şekli ise bilgisayar ortamında belirlenir. Hasta ile hekimin tedavi konusunda anlaşması durumunda protez dişin hazırlanması için laboratuvar çalışmalarına başlanır. İmplantta kullanılan vidanın ağız içerisine yerleştirilmesi aşamasına geçilir. Bu esnada protez diş de hastaya ve belirlenen ölçülere uygun şekilde hazırlanmış olur.

Günümüzde bir günde implant işlemi çok daha başarılı bir şekilde yapılabiliyor. Çünkü dijital ortamda 3 boyutlu olarak dişlerin tasarımının hazırlanması mümkün olabiliyor. Ağız ölçülerine birebir uyumlu bir biçimde protez dişlerin hazırlanması ise dışarıdan bakıldığında gayet doğal bir görünümün elde edilmesine olanak tanıyor. Ağız ölçülerindeki muhtemel hataları ortadan kaldıran husus, diş hekimliği alanında da dijital alt yapıların güvenle kullanılabiliyor olmasıdır. Elbette hastanın beklentileri ve talepleri de bu planlama aşamasında dikkate alınıyor. Böylelikle sonuçlardan hastaların da % 100 memnun kalması sağlanıyor.

Hastaların kemik sağlığı ve ağız içi sağlığı ile alakalı bir sorunun olmaması durumunda aynı günde implantın yapılması gayet mümkündür. Kimi zaman çeşitli rahatsızlıkların mevcut olduğu yapılan kontrollerde tespit ediliyor. Bu durumda implanttan önce mevcut sağlık sorunlarının giderilmesi için bazı tedavilerin yapılması gerekiyor. Sonrasında implant uygulaması yine sadece bir günde yapılabilir. Bu tedavide en belirleyici husus hastanın çene kemiği sağlığı ve kalınlığıdır.

İlginizi çekebilir –> Dikişsiz İmplant

Bir Günde İmplant Fiyatları 2022 Ne Kadar

Hastalar bir günde implant fiyatlarının sabit olduğunu düşünse de bu bilgi doğru değildir. Hangi implantların tercih edildiği, hastanın mevcut ağız ve diş sağlığı durumu, kaç adet implant uygulamasının yapılacağı gibi hususlar, bu tedavi için hastaların ayırması gereken bütçe üzerinde belirleyici olabiliyor. Bu nedenle net bir fiyat bilgisi vermek yanıltıcı olabilir ve bu bilgi için mutlaka randevu alınarak basit bir muayeneden geçilmesine ihtiyaç vardır. Sonrasında implant sayısı ve tedavi planlaması yapılarak hastaya da fiyat bilgisi iletilir.

Göz atın –> implant sonrası ağrı

İmplant Tedavisi Safhaları Nelerdir?

İlk aşama planlamadır. Tedavi kapsamında bir günde implant işleminin nasıl yapılacağı, hastaya uygun implantın seçilmesi ve çalışma şeklinin tercih edilmesi, bu planlama kapsamına dahildir. Elbette röntgen gibi bazı görüntüleme tetkiklerinde de ihtiyaç duyulur ve bu incelemeler neticesinde planlama aşaması tamamlanır. Bilindiği gibi implant uygulaması dikişli ve dikişsiz olmak üzere iki farklı şekilde gerçekleştiriliyor.

İmplant sayısı gibi durumlar da dikkate alınarak anestezi yöntemine de karar verilir. Sonrasında uygulama aşamasına geçilir ve laboratuvar ortamında hastaya uygun şekilde hazırlanmış olan protez diş, yerleştirilen implant üzerine eklenir. Bu sayede bir günde implant da tamamlanmış olur.

İmplantın çene kemiği ile kaynaşma süresi üst çenede 3 ay ve alt çenede de 2 ay civarındadır. Tek bir günde implantın yapılması durumunda bu bekleme süresi yaşanmaz. Bu nedenle hastaların yaklaşık 2 aylık bir dönem boyunca olabildiğince yumuşak gıdaları tercih etmeleri önerilir. İmplantlara zarar vermemek için sert cisimlerin ısırılmaması, çiğnenmemesi gereklidir. Bu işlemden sonra komplikasyon riski elbette mevcuttur ancak bu riskin son derece düşük olduğunu da belirtmeliyiz.

İmplant kaybı oranları ise % 2 oranında diyebiliriz. Bu gibi durumlarda implant dokudan çıkarılır ve yeniden bir tedavi planlaması yapılır.

İmplant tedavisi görenlerin düzenli olarak diş hekimi kontrollerine gitmesi önemlidir. Bir günde implant tedavisine dair sorularınızı yorum bölümüne yazabilirsiniz.

Bilgi sahibi olun –> Blok Greft Kemik Uygulaması

5 Temmuz 2022 Yazar Trakya.DenT 0 Yorumlar

Blok Greft Kemik Uygulaması Nedir? Nasıl Yapılır?

Blok greft kemik uygulaması, çok sayıda hastanın şikayetlerini gidermek için tercih edilen önemli işlemlerden biridir. Bilindiği gibi dişler, hiç ara verilmeden kullanılan organlardan biridir. Bu organların düzenli bir şekilde temizliğinin ve bakımının yapılması gerekir. Temizliğin ve bakımın ihmal edilmesi ya da farklı bir nedenden kaynaklı olarak diş kayıpları meydana gelebilir. Kaybedilme durumuna ulaşmış olan dişlerin çevre dokularında da kayıplar ortaya çıkabiliyor. Kaybedilen bu doku da çoğunlukla kemik dokusudur. Kist, tümör, iltihaplanma, travma, diş kaybı gibi nedenlerle meydana gelen kemik dokusu kaybının bazen ciddi bir boyut da kazanabileceğini söyleyebiliriz.

Kaybedilen bu kemik dokunun yeniden oluşturulması için de blok greft uygulamasından faydalanılıyor. Bu sayede diş eksikliği giderilip, çiğneme fonksiyonunun yeniden kazanılması sağlanıyor. Bu işleme dair merak edilen tüm sorulara yanıt vereceğiz ancak öncesinde kemik greftlerinin nasıl çalıştığını aktaralım. 

Kemik Greftleri Nasıl Çalışır?

Öncelikle blok greft uygulamasının yanı sıra kemik grefti işleminde kullanılan birkaç farklı yöntem olduğunu belirtelim. Kemiklerin maruz kaldığı hasarın boyutuna ya da kemikteki incelme oranına bağlı olarak bu birkaç farklı çeşit arasından en uygun olanı diş hekimi tarafından seçilir ve uygulama aşamasına geçilir.

Oldukça yaygın bir şekilde kullanılan kemik grefti tipi soket greftidir. Bu yöntemde insan donörden alınan kemik ihtiyaç duyulan alana yerleştirilir. Soket greft uygulamasının ardından implant işleminin yapılabilmesi için 4 ay ile 6 ay arasında bir süre boyunca beklemek gerekir. Soket greft uygulamasında implant için gerçekleştirilen müdahale sonrasında ağrı çok ciddi boyutlarda olmaz.

Lateral sırt koruma grefti de kemik grefti çeşitlerinden bir diğeridir. Diş implantını yerleştirmek için yeterli kemik oluşturmak amacıyla bu yöntem tercih edilebiliyor. Kullanılan kemik için tercih edilen donör de insan oluyor.

Eğer çene kemiğinde büyük defektler mevcutsa bu durumda tercih edilen yöntem blok greft uygulamasıdır. Çenenin arka kısmından küçük bir kemik bloğunun alınması ile gerçekleştirilen bir işlemdir. Alınan bu blok çene kemiğinde istenen yere yerleştirilir ve ardından da implant tedavisinde kullanılan titanyum vidalar yerleştirilir. Bu yöntemde müdahale edilen bölgenin iyileşmesi için ise 4 ay ile 6 ay arasında değişen bir süre boyunca beklenmesi gerekiyor.

Blok greftle sinüs kaldırma yani sinüs lifting uygulamasının birbirine karıştırılmaması gerekiyor. Sinüs lifting uygulamasında hastanın üst çenesindeki sinüs bölgesi eleve edilir, yani yukarı kaldırılır. Bu işlemin amacı da implantlar için alan açmaktır.

Diş kemik greft çeşitleri şu şekildedir:

  • Otogreftler
  • Allogreftler
  • Ksenograftlar
  • Alloplastlar

Blok Greft Uygulaması Nasıl Yapılır?

blok greft uygulaması nasıl yapılır

Öncelikle hastanın ağız içinin detaylı bir incelemeden geçmesi ve blok greft uygulamasına engel bir durumun olup olmadığının belirlenmesi gerekiyor. Bununla birlikte bazı görüntüleme tetkiklerinden de faydalanılmalıdır. Bu sayede çene kemiği ölçüsünün alınması, hangi bölgede, ne oranda kemik kaybının olduğunun belirlenmesine gereksinim duyulur. Sonrasında işlem için diş hekiminiz tarafından bir planlama gerçekleştirilir. Diş hekiminiz ile görüştüğünüzde mevcut rahatsızlıklarınız ve varsa kullandığınız ilaçlar hakkında da bilgi vermeniz önemlidir.

İşlem lokal anestezi altında yapılabilen bir müdahaledir ve bazı durumlarda genel anestezinin tercih edilmesi de söz konusu olabilir. Operasyonun genel anestezi ya da lokal anestezi altında yapılması, müdahalenin başarısını etkilemez. Bu müdahalede çoğunlukla hastanın kendi kemiği kullanılıyor ve böylelikle tedavinin başarı oranının artması da sağlanabiliyor. Anestezinin etkisini göstermesinin ardından kemik bloğu alınıyor ve operasyon alanına yerleştiriliyor. 

Elbette operasyon sonrasında implant uygulamasına geçmeden önce bu bölgenin iyileşmesini beklemek gerekiyor. Bu süre her hastada aynı olmamakla birlikte 6 ay ile 8 ay arasında değişebilir. Fakat daha erken ya da daha geç dönemde iyileşmenin gerçekleşmesi de mümkündür. İyileşme tamamlanır tamamlanmaz, implant uygulamasına geçilebilir ve hastanın eksik diş problemini çözmek mümkün olur.

Donör olan bölgenin vücudun hangi bölgesi olması gerektiği de sıklıkla merak edilen unsurlar arasında yer alıyor. Genellikle alt çene kemiğinin en arka bölgesinden kemik alınması tercih edilir. Ön dişlerin alt kısmından da kemik dokusunun alınması mümkündür.

Blok Greft Kemik Uygulaması Kimlere Uygulanır?

İmplant tedavisinden faydalanabilmek için kemik dokusunun yeterli oranda olması ve titanyum vidayı sabit bir şekilde tutabilmesi gerekiyor. Her hastada çene kemiği yoğunluğu istenen düzeyde olmayabiliyor. İşte bu gibi durumlarda kemik yoğunluğunu artırmak için tercih edilen metotlardan biri de blok greft uygulamasıdır. İmplant cerrahisi için yetersiz kemik durumu olan hastalara bu işlem rahatlıkla yapılabiliyor. Kemik greftleri ile çok daha sağlıklı ve uzun ömürlü bir tedavi uygulanması mümkün hale geliyor.

Diş çürükleri durumunda öncelik dişin kurtarılması oluyor ve bunun için gerekli tüm tedaviler uygulanıyor. Ancak kimi zaman diş kurtarılamaz ve çekilmesi gerekir. Diş çekiminin yapılması, kemik erimesi ve kemik yıkımına neden olabilen bir müdahaledir. Diş çekiminin gerçekleştirilmesinin ardından bu bölgeye kemik grefti yapılması gerekir. Kemik tozu kullanılabileceği gibi blok greftin de tercih edilebileceğini belirtelim. Hasta hemen implant tedavisi düşünmüyor olsa bile ileride bu tedavinin uygulanabilmesi için söz konusu işlem gerçekleştirilebilir.

İltihaplanma gibi çeşitli rahatsızlıklar nedeniyle kemik erimesi sorunu yaşayanlara da bu işlem yapılabilir. Diş eti rahatsızlıkları nedeniyle hastanın estetik açıdan yaşadığı sorunları gidermek adına kemik greftlerinden yardım alınabiliyor. Daha önce implant tedavisi uygulanan ancak bazı nedenlerle kemik desteğinin kaybedilmesi halinde de bu yöntemin devreye girebileceğini belirtebiliriz.

Bilgi sahibi olun –> Lumineers kaplama

Kemik Grefti Ne Zaman Gereklidir?

Daha önce diş çekimi yapılması ve sonrasında bu bölgeye herhangi bir protez diş uygulamasının yapılmamış olması durumunda çene kemiğinde erimeler ve kemik dokusu kayıpları meydana gelmeye başlar. Bu durumda blok greft uygulamasına ihtiyaç duyulabilir. Alternatif olarak kemik tozu ile kemiğin güçlendirilmesi de tercih edilebilir. Bu işlemler kemik dokusu miktarının artmasını sağlar ve böylelikle protez diş uygulaması tedavisinin de rahatlıkla gerçekleştirilebilmesi mümkün hale gelir.

Kemik grefti uygulamaları ya da blok greft uygulaması temelinde tek bir hedef içerir. Bu hedef de kemik miktarının artmasını sağlamaktır. Ağız içerisinde herhangi bir çene kemiği bölgesine bu işlem yapılabiliyor. Mutlaka arka dişlerde bir kayıp meydana gelmesi gerekmez. Ön dişlerin olduğu bölgede çene kemiğinde kayıplar olduğunda da söz konusu işlemin yapılabildiğini belirtmeliyiz.

Göz atın –> Dikişsiz Implant

Kemik Doku Neden Önemlidir?

Özellikle eksik diş sorununun ortadan kaldırılması gerektiğinde blok greft uygulamasına ihtiyaç duyulur. Önemli olmasının nedeni ise kemik dokunun implant işlemi için ideal düzeye erişmesini sağlamaktır. Aksi halde implantta kullanılan ve vidaya benzeyen materyalin çene kemiğine sabitlenmesi mümkün olmaz. Dolayısıyla implantın kullanımı ile alakalı çeşitli problemler yaşanabilir ve tedavinin başarılı sonuçlanması ihtimali de epey düşer. Siz de blok greft işlemiyle ilgili sorularınızı yorum bölümüne yazabilirsiniz.

İlginizi çekebilir –> Diastema Nedir

27 Haziran 2022 Yazar Trakya.DenT 0 Yorumlar

Diastema (Ayrık Diş) Nedir? Nasıl Tedavi Edilir?

Diastema en genel şekli ile dişlerin arasında ayrıklık olmasıdır diyebiliriz. Halk arasında ayrık diş olarak da bilinen bu sorun sadece dişlerle değil çene kemiğiyle de ilgili bir problemdir. Pek çok farklı nedene bağlı olarak dişlerin arasında ayrıklık meydana gelebilir. Örneğin sadece ön dişlerde eksik olması bile başlı başına bu sorunun ortaya çıkmasına neden olabiliyor. Tedavisi ise birkaç farklı şekilde yapılabiliyor ve hastaya en uygun olan tedavinin kısa zamanda sonuç vermesi sağlanıyor. Tedavi seçeneklerine değinmeden önce ayrık dişin nedenlerini ele almakta fayda var.

Diastema Neden Oluşur?

Neden diastema oluşur sorusunun ilk yanıtı genetik faktörlerdir. Genetik aktarımdan kaynaklı olarak bu sorunun yaşanması son derece yaygındır. Çevresel etkilerden kaynaklı olarak da ayrık diş sorunu ortaya çıkabiliyor. Bir diğer neden de diş eti sağlığı ile alakalı olan problemlerdir. Diş etlerinde yaşanan sorunlar ya da diş eti çekilmesi gibi problemler dişler arasında ayrıklık oluşmasına neden olabilir.

Eğer ayrık diş sorunu erken yaşlarda görülüyorsa nedeni çok büyük bir ihtimalle genetik unsurlardır. Aile bireylerinin diğerlerinde de bu sorunun görüldüğü gözlemlenir. Sonradan dişler arasında ayrıklık meydana geldiyse bu durumda öncelikle diş etlerinin incelenmesi gerekir. Çünkü diş eti sorunları, sonradan oluşan ayrık dişlerde en yaygın nedenlerin başında geliyor.

Erken dönemde diş kaybının da nedenler arasında yer aldığını belirtmeliyiz. Bu durumda diş komşu desteğini kaybeder ve ayrıklık da meydana gelebilir. En sık karşılaşılan tablo ise ‘üst santral’ olarak adlandırılan ortadaki iki dişin ayrık olmasıdır. Bu durum estetik açıdan da kişiyi bir hayli rahatsız eder. Hatta öz güven sorunlarına neden olabilir ve kişinin gülümsemesini gizlemeye çalışma gibi davranışlara yöneltebilir. Bu durumun da çoğunlukla genetik geçişle meydana geldiğini belirtebiliriz.

Diastema Tedavi Yöntemleri

Diş aralarında boşluklar olması durumu her birey için rahatsızlık verici olabiliyor. Konuşma noktasında da diastema kaynaklı olarak çeşitli sorunlar yaşanabildiğini belirtebiliriz. Konuşurken dişler arasından ses gelmesi en yaygın yaşanan sorundur. Bununla birlikte dilin dişlerin arasına girmesi ve zarar görmesi de yine yaygın yaşanan problemler arasında yer alıyor. Dişler arasında boşluk olması nedeniyle dilin sürekli dişler arasına gelmesi ise zamanla bu açıklığın daha da artmasının nedeni olabiliyor.

Diş Arası Boşluklarının Kapatılması İçin Gerçekleştirilen Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Günümüzde diastema tedavisinde uygulanan çeşitli yöntemler bulunuyor. Bu seçenekler arasında ön plana çıkanlar şu şekildedir:

Kompozit Vener

Kompozit vener diş aralarını kapatmak için uygulanan yöntemlerden biridir. Son derece pratik bir şekilde uygulanabiliyor olması diastema görünümünü ortadan kaldırmak için bu işlemin sıklıkla tercih edilmesini beraberinde getiriyor. Eğer diş aralarındaki boşlukları aşırı düzeyde değilse bu tedavi rahatlıkla tercih edilebilir ve kısa zamanda uygulanabilir. İşlemde kompozit dolgu materyalleri ile boşlukların kapatılması hedefleniyor. Sadece tek bir seansta uygulanabiliyor olması da bu işlemin hasta için sağladığı avantajlar arasında yer alıyor. Ancak işlem sonrasında hastaların ağız ve diş temizliğine, bakımına maksimum seviyede dikkat etmesi de önemlidir.

Performansı gayet yüksek olan bir yöntem olduğunu da belirtmeliyiz. Diş üzerindeki dokuları aşındırmadan uygulanıyor olması, işlem öncesinde anestezi yapılmasına gerek bırakmıyor. Diş renginden ayırt edilemeyen, doğal bir görünüm elde edilebiliyor. Estetik kaygıları olan hastalar için uygulamanın bu özelliği de önem taşıyor. Renk açısından dişe çok rahat adapte olabilen bir dolgu uygulaması olduğunun altını çizmeliyiz. Kompozit materyal de sıklıkla merak ediliyor. Bu materyaller, görünüm açısından diş çürüklerinin tedavisinde kullanılan ve beyaz tonlarında olan dolgu materyalinden farklı değildir. İşlem sırasında dolgular, komşu dişlere boy ve ebat açısından uygun olarak şekilde uyarlanır. Laboratuvar aşamaları olmadan gerçekleştirilen bu işlemden dileyen herkes faydalanabilir.

Porselen Lamina

Yaprak porselen olarak da bilinen porselen lamina uygulaması, dişte aşındırma işlemi yapılmadan sadece ölçü alınarak gerçekleştirilebilir. Ancak bazı hastalarda minimal düzeyde olmak kaydıyla çok hafif bir aşındırma işleminin yapılması da gerekebilir. Uygulamada kullanılan materyal cam seramiktir ve bu yönüyle özellikle kozmetik açıdan hastaların beklentilerini karşılamayı başarır. Estetik değerinin yüksek olması diastema tedavilerinde bu yöntemin yoğun bir ilgi görmesini beraberinde getiriyor.

İşlem öncesinde çok iyi bir analiz yapılması gerekir. Dişlerin konumu, genişliği ya da duruşu mutlaka incelenmelidir. Nedeni ise bu işlemin son derece hassas bir çalışma gerektiriyor olmasıdır. İnce bir yapıya sahip olan ürünlerin kalınlığı 0.2 mm hatta 0.1 mm’ye kadar inebiliyor. Hazırlanan yaprak formundaki kaplamalar özel olarak geliştirilen bir yapıştırıcı malzeme ile dişe yapıştırılıyor. Bağlayıcı özelliği gayet yüksek olan adezivler yardımı ile sağlam bir şekilde yapıştırılan kaplamalar uzun yıllar herhangi bir sorun yaşanmadan kullanılabiliyor. Sadece ayrık diş sorununda tercih edilen bir işlem değildir. Dişlerde ayrıklık olmasının yanı sıra diş renklenmelerinde de gayet başarılı bir şekilde uygulanabilir.

Ortodontik Tedavi

Dişlerde ayrıklık olması durumunda ortodontik tedavi uygulanabilir. Bu tedavide temel amaç ayrık diş görüntüsünü kalıcı olarak düzeltmektir. Tedavi, diş teli kullanılarak yapıldığından hastanın sabırlı olması ve bir süre beklemesi gerekiyor. Tedavi sürecinde ara ara kontrollere gidilmesi gerektiğini de belirtelim. Klasik diş tellerine alternatif olarak estetik diş telleri de tercih edilerek tedavi uygulanabilir. Şeffaf plak tedavisi gibi seçenekler de bulunduğundan yetişkinler de bu uygulamalardan rahatlıkla faydalanabilir. Bu tedavinin süresi her hastada aynı olmaz ancak çok kısa bir süre içerisinde sonuç görmek de mümkün olmayacaktır.

Diş telleri ile tedavi yapılmak istendiğinde de detaylı bir analiz çalışmasının yapılmasına ihtiyaç olur. Diş aralarındaki boşlukların nasıl dağıtılacağının çok iyi planlaması gerekir. Bununla birlikte dişlerin bitim konumlarının planlamasının en doğru şekilde yapılması önem taşır. 

Diş telleriyle yapılan tedavilerde relaps durumu sıklıkla merak ediliyor. Relaps, tedavi tamamlandıktan sonra dişlerin yeniden eski yerine hareket etmesi yani eski görünümün geri dönmesidir. Elbette istenen bir durum değildir. Her diş teli tedavisinde bu durumun yaşanacağı düşünülmemelidir. Ayrık diş durumu nedeniyle uygulanan ortodontik tedavilerde relaps oluşmaması için çeşitli önlemler alınabiliyor.

İlginizi çekebilir –> Çarpık Diş Nedenleri

Tedavi Kaç Seans Sürer?

Hangi tedavinin tercih edildiğine bağlı olarak diastema tedavilerinin süresinin değişebildiğini söyleyebiliriz. Eğer kompozit lamina uygulaması tercih edilirse sadece tek bir seans, işlemin tamamlanması için yeterli olabiliyor. Kaç adet dişe uygulanacağına bağlı olarak seans süresi değişiyor olsa da çoğunlukla 1 saat ile 3 saat arasında işlem tamamlanıyor.

Porselen lamina tercihi yapıldığında ise tedavinin başlaması ile bitmesi arasında geçen süre 5 gün ile 7 gün arasında oluyor. Çünkü hastadan alınan ölçülere göre plaklar özel olarak hazırlanıyor. En uzun tedavi süresine sahip olan ise diş telleridir. Bu tedavide süre 1 ay olabildiği gibi 18 ay da olabilir.

Göz atın –> Sigara Kullanımı Diş Sağlığına Etkileri

Tedavi Sonrası Nelere Dikkat Edilmelidir?

Öncelikle diastema nedeniyle tedavi uygulanan dişlerle sert gıdaların, cisimlerin ısırılmaması gerekiyor. Çay ya da kahve gibi dişlerde lekelenmeye neden olabilen içeceklerin tüketiminin sınırlandırılması da büyük önem taşır. Bu içecekler tüketildikten sonra mutlaka dişler fırçalanmalıdır. Dişlerde ayrılık hakkında sorularınızı yorum bölümüne yazabilirsiniz.

Bilgi sahibi olun –> Dikişsiz Implant

15 Haziran 2022 Yazar Trakya.DenT 0 Yorumlar

Dikişsiz İmplant Nedir? Nasıl Yapılır?

Dikişsiz implant son yıllarda daha fazla ilgi görmeye başlayan uygulamalardan biridir. İmplant tedavisi, diş kayıpları meydana geldiğinde devreye giriyor ve eksik diş problemine estetik, kalıcı bir çözüm sunuyor. Günümüzde diş kayıpları sorununu yaşayan kişi sayısı oldukça fazladır. Bu nedenle implant tedavisinden faydalanan kişi sayısı da gün geçtikçe artıyor. Özellikle hareketli protez kullanmak istemeyenler için bu uygulamaların en ideal seçenek olduğunu söyleyebiliriz.

İmplant tedavisi farklı yöntemlerle gerçekleştirilebiliyor ve bu yöntemlerden biri de dikişsiz olarak adlandırılıyor. Genel olarak implant tedavisi kapsamında çene kemiğine vida benzeri tıbbi materyal yerleştiriliyor. Dikişsiz olarak yapılan işlemde vidanın yerleştirilmesinin ardından dikiş uygulaması gerçekleştirilmez. Bu alan farklı yöntemlerle kapatılır. Diş etlerine kesi uygulanmıyor olması, çeşitli avantajları da beraberinde getirir. En önemli avantaj ise işlem sürecinin daha kısa olmasıdır. Elbette kesi uygulanmıyor olması, dikişsiz implant işleminin enfeksiyon riskinin de daha düşük olmasını sağlıyor.

Özellikle çene kemiği görünür hale gelmeden yapılan bir işlem olması dikkat çekiyor. İmplant işleminin iki aşamada gerçekleştirildiğini belirtmeliyiz. Bunların ilki implant vidasının çene kemiğine yerleştirilmesidir. İkinci aşama ise vida üzerine seramik ya da porselene materyalden hazırlanan protez dişin yerleştirilmesidir. Her iki aşamada büyük önem taşır ve özellikle dikişsiz implantta ilk aşama daha önemlidir. Nedeni ise bir sorunla karşılaşılması durumunda çene kemiğine kesi uygulanmadığından ve çene kemiği görünür hale getirilmediğinden müdahale edilmesinin zor olmasıdır.  İşlemin nasıl yapıldığı konusunda merak edilen tüm soruların yanıtlarını içeren bilgileri aktaracağız. Ancak öncesinde bu uygulamanın avantajları ve dezavantajları neler sorusunun yanıtını aktaralım.

Dikişsiz İmplant Avantajları

Genel olarak bakıldığında dikişsiz implant işleminin özellikle hastalar açısından avantajlı bir seçenek olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz. Bu kazanımlar arasında ön plana çıkanlar ise şöyledir:

  • Klasik implant uygulaması ile kıyaslandığında tedavi süreci çok daha kısadır.
  • İmplantta kullanılan vidanın çene kemiğine yerleştirilmesi daha kolay olur ve daha isabetli bir şekilde tedavi tamamlanır.
  • Klasik implant uygulamasında ortaya çıkabilen kanama, şişme ya da enfeksiyon gibi şikayetlerin bu yöntemde gerçekleşme olasılığı çok azdır. Pek çok hastada kanama ve şişme sorunu hiç yaşanmaz.
  • Dikiş atılmıyor ve kesi uygulanmıyor olduğundan hastaların endişeleri de büyük oranda ortadan kalkar. Bu sayede hasta seansa daha rahat bir şekilde gelebilir.
  • Bu uygulamada kullanılan impantlar daha estetiktir ve kişiye fonksiyonel açıdan da artı katar.

Dikişsiz İmplant Dezavantajları

Tüm tıbbi müdahaleler gibi dikişsiz implant işleminin de bazı dezavantajları bulunuyor. Bu dezavantajlara şu örnekleri verebiliriz:

  • Bu işlemin yapılabilmesi için kişinin çene kemiğinin ideal bir yapıya sahip olması ve istenen kalınlıkta olması gerekir. Çene kemiğinin yapısı yeterli olmadığında bu uygulamanın yapılması da mümkün olmaz.
  • Dikişsiz olarak gerçekleştirilen implant uygulamasının fiyatı, klasik implant uygulamasına nazaran daha yüksektir.
  • Sadece tecrübeli ve bilgi sahibi olan bir Diş Hekimi tarafından işlemin yapılması gerekir. Çünkü tedavi planlaması ve uygulama sırasında hiçbir problemin yaşanmaması önem taşır.

Dikişsiz İmplant Tedavisi Nasıl Olur?

Hastaya dikişsiz implant işleminin yapılmasına başlanmadan önce röntgen gibi bazı görüntüleme yöntemlerinden faydalanılması gerekir. Bunun nedeni ise çene kemiğinin implantın dikişsiz yapılması için yeterli düzeyde olup olmadığının belirlenmesidir. Çene kemiğinin kalınlığı, Diş Hekimi tarafından çıplak gözle yapılan muayenede anlaşılamaz. Mutlaka röntgen çekiminin gerçekleştirilmesi gerekir. Röntgende çene kemiğinin durumu Diş Hekimi tarafından incelenir ve sonrasında tedavi planlaması yapılır. Bu sayede hastanın uygulama için uygun bir aday olup olmadığının belirlenmesi de mümkün olacaktır. Kimi zaman 3 boyutlu görüntüleme yöntemlerinden de faydalanıldığını belirtebiliriz.

İşlem sırasında anestezi uygulanır ve hastanın acı hissetmesinin önüne geçildiğinden implant işlemi de daha konforlu bir süreçle tamamlanır. Anestezinin etkisinin göstermesinin ardından diş etine punch ile küçük bir delik açılır. Bu delik mikro boyutta olur ve delikten girilerek implant için uygun bir zemin hazırlanır. Yuvanın hazırlanmasının ardından laboratuvar ortamında hazırlanan materyal implanta yerleştirilir ve böylelikle işlem tamamlanır. Tüm bu sürecin sadece 5 dakika ile 10 dakika arasında tamamlandığını belirtebiliriz. Kısa sürmesi nedeniyle hastalar için de zorlayıcı bir işlem değildir. Uygulamanın tamamlanmasının ardından hastanın işine, evine gitmesi mümkündür çünkü rahatsızlık vermediğinden istirahat edilmesine de ihtiyaç duyulmaz.

Dikişsiz İmplant Fiyatları

Eksik diş probleminden kurtulmak isteyenler ancak diş etine kesi uygulanmasından rahatsız olanlar dikişsiz implant yönteminden faydalanmak istiyor. Bu nedenle fiyatlar konusunda bilgi sahibi olmak isteyenlerin sayısı da gün geçtikçe artıyor. Fakat bu işlemde her birey için geçerli olan net bir fiyatlandırmadan söz etmek imkansızdır. Dikişsiz olarak gerçekleştirilen implant işleminin fiyatlarına dair net bir rakamdan bahsetmek hastalar için yanıltıcı olabilir. Çeşitli hususlara bağlı olarak bu uygulamanın fiyatları değişiyor.

Öncelikle kaç adet implant yerleştirileceği, fiyatı da etkileyen bir faktördür. Bilindiği gibi implant işlemi sadece tek bir diş eksiği durumunda yapılmıyor. Birden fazla sayıda diş eksikliğini gidermek amacıyla da implant uygulamasından faydalanılabilir. Bu durumda hastaların daha yüksek rakamlardan oluşan bir ödeme yapması gerekir. Kullanılacak olan implantın kalitesi de fiyatta etkili olan bir diğer unsur olarak karşımıza çıkıyor. Diş Hekiminin deneyimi ya da implant öncesinde bazı diş tedavilerinin de yapılıp yapılmadığı gibi unsurların da dikkate alındığını unutmamak gerekiyor. Sonuç olarak Dikişsiz implantın fiyatı konusunda net bir bilgi almak isteyenlerin öncelikle Diş Hekimine başvurması ve basit bir muayeneden geçmesi gerekiyor. Sonrasında fiyat belirlenir ve hasta da bu konuda bilgilendirilir.

Göz atın –> implant fiyatları

Dikişsiz İmplantın Faydaları Nelerdir?

Genel olarak bakıldığında dikişsiz implant işleminin bazı faydalarının olduğu görülebilir. Bu faydalara ise aşağıdaki liste ile bazı örnekler verebiliriz:

  • Bu işlemde hastanın diş etinde büyük bir kesi olmaz ve bu da kanamanın minimum düzeyde olmasını beraberinde getirir.
  • Kan sulandırıcı ilaç kullanan hastalar için uygun bir işlemdir.
  • Uygulamanın süresi gayet kısadır ve işlemin ardından hastalar günlük rutinlerine kolaylıkla geri dönebilirler.
  • İmplantın bu yöntemle yerleştirilmesi yaklaşık olarak 10 dakika gibi kısa bir sürede tamamlanır.
  • Enfeksiyon oluşma riski çok daha düşük seviyededir.
  • İşlem yapıldığı sırada herhangi bir ağrı, sızı hissedilmez.
  • Ödemden kaynaklanan şişlikler hiç olmayabilir ya da çok az oranda olur.
  • Dikiş atılmayacak olması hastaların işlem ile ilgili yaşadıkları stresi de azaltıyor.

Bilgi sahibi olun –> All on four tekniği

Dikişsiz İmplant Uygulaması Kimler İçin Uygundur?

Eksik diş sorunundan dikişsiz implant ile kurtulmak isteyenler, işlem için uygun bir aday olup olmadıklarını da merak ediyor. Öncelikle işlemin her hastaya yapılamadığını belirtmek gerekir. Uygulamanın gerçekleştirilebilmesi için hastada öncelikli olarak aranan kriter kemik hacminin yeterli düzeyde olmasıdır. Eğer yeterli kemik hacmi mevcutsa kapalı cerrahi yöntem ile implant uygulamasının yapılması mümkün olabilir.

Hastanın dikişsiz implant uygulaması için uygun bir aday olup olmadığının anlaşılması için görüntüleme tetkiklerinden faydalanılması gerekir. Bunun için de çene kemiği 3 boyutlu görüntüleme ile incelenir ve Diş Hekimi tarafından değerlendirilir. Sonrasında işlem için uygun aday olup olmadığı hastaya bildirilir. Dikişsiz implantla alakalı olan sorularınızı altta bulunan yorum bölümüne yazabilirsiniz.

İlginizi çekebilir –> Sigara Kullanımı Dişlere Etkisi

 

Dış kaynak: https://www.hospitadent.com/tedaviler/implant/

8 Haziran 2022 Yazar Trakya.DenT 0 Yorumlar

Sigara Kullanmanın Ağız ve Diş Sağlığına Etkileri Nelerdir?

Sigaranın ağız üzerinde etkisi tahmin edilenden çok daha fazladır. Tütün ürünleri genel sağlığa ne kadar zarar veriyorsa, ağız ve diş sağlığını da o kadar olumsuz yönde etkiliyor. Sigaranın hem dumanı hem de içerisinde yer alan nikotin adlı madde diş yüzeylerinde lekeler oluşmasına yol açar ve aynı zamanda diş renginin sararmasının da nedenlerinden biridir. Sigara kullanan kişilerin dişlerinde özellikle kahverengi tonlarında renklenmeler meydana gelir.

Elbette sigara kullanımının tek etkisi dişlerde lekelenmeler olması ya da renk değişimi meydana gelmesi değildir. Aynı zamanda tartar ve plak oluşumu süreci sigara nedeniyle bir hayli hızlanır. Özellikle ağız ve diş temizliğini ihmal eden kişilerde plak ve tartar oluşumu daha sık karşılaştığımız bir tablodur. Bu kişiler arasında sigara içenlerde tartar ve plak oluşum sürecinin daha hızlı olduğu gözlemleniyor. Plak ve tartar temizlenmediğinde ise çok sayıda farklı problemi beraberinde getirir. İlerleyen dönemlerde çeşitli diş eti hastalıklarına yol açabilir ve diş eti hastalıkları da sigara kullanımının devam etmesi durumunda hızla ilerleyebilir.

Bu arada plak ve tartar oluşumunun da diş renginde olumsuz etkileri vardır. Dişlerin daha sarı görünmesine yol açarken diş yüzeylerinde leke oluşmasına da sebebiyet verebilir. Sigara, tükürük bezlerini dahi olumsuz etkiler çünkü dumandan çıkan koku yanakların iç kısımlarına, dile ve diş etlerine de siniyor. Bu durum tükürük bezlerinin tükürük üretmesini azaltıyor ya da tamamen önleyebiliyor. Tükürük salgısının azalması ise ağız kuruluğu problemine neden oluyor. Sigaranın ağız ve diş tedavilerine olan etkisinden, diş kayıplarına neden olup olmadığından söz edeceğiz. Ancak öncesinde hangi rahatsızlıklara neden olduğu konusunu ele alalım.

Sigaranın Neden Olduğu Ağız Ve Diş Rahatsızlıkları

Halk arasında sigaranın ağız üzerinde etkisi sadece diş lekelenmeleri sanılıyor olsa da aslında çok daha ciddi problemler de yaşanabiliyor. Sigara kullanmanın ağız ve diş sağlığına en büyük zararlarından biri ağız kanserine sebebiyet veriyor olmasıdır. Sigara içen kişilerde akciğer kanseri ve ağız kanseri riski bir hayli yükseliyor. Solunum yolu iltihaplanması ve kalp krizi riskinin de çok yüksek olduğunu belirtmeliyiz.

Pek çok farklı kanser türünde sigara tetikleyici bir unsur olabiliyor. Solunum yolu problemlerinin yaşanma riski yüksek olduğundan bu iltihaplanmalar zamanla dişlerde, dudaklarda ve diş etlerinde de kanserli hücrelerin çoğalmasına neden olabiliyor. Hatta bu durumdan boğazın da etkilendiğini belirtmeliyiz. Sağlıklı hücreler sigarada bulunan toksik maddelerden etkileniyor. Zamanla kanserli hücrelerin çoğalması gibi bir tablo ortaya çıkıyor. Diş etlerinde iltihaplanma olması, diş eti çekilmesi ya da diş kaybı gibi riskler de doğuyor.

Sigara Ağız Ve Diş Tedavilerini Neden Olumsuz Ektiler?

Öncelikle sigara içen kişilerin damarlarında daralmalar meydana geldiği biliniyor. Damarların daralması, kan akışının kısıtlanması anlamına geliyor. Haliyle kan akışının az olması sonucunda ağız içerisinde problemli olan bölgeler iyileşmiyor ya da çok yavaş iyileşiyor. Ağız ve diş tedavilerinin ardından bölgeye sigarada bulunan kimyasalların ve nikotinin yerleşmesi de iyileşme sürecini sekteye uğratan durumlardan biridir. Bölgenin mikrop kapmasına ya da tahriş olmasına yol açabilir.

Sigaranın Ağız Ve Diş Sağlığına Etkilerini Azaltmak İçin Ne Yapılır?

Genel olarak sigaranın ağız üzerinde etkisi son derece olumsuz olduğundan bu etkiyi azaltmak için sigara kullanımının bırakılması gerekir. Hatta kişinin sigara içilen ortamlarda da bulunmaması gerekiyor. Sigara kullanımının bırakılmaması durumunda ne yapılırsa yapılsın, sigaranın ağız ve diş sağlığına olan olumsuz etkilerini ortadan kaldırmak mümkün olmayacaktır. En azından olabildiğince az sigara içmek tercih edilebilir.

Ağız ve diş temizliğinin düzenli olarak yapılması da önem taşıyor. Dişlerde plak ve diş taşı oluşumunu engellemek için dişlerin düzenli biçimde fırçalanması ve aynı zamanda diş ipi ile diş aralarının iyice temizlenmesi gerekir. Herhangi bir sorun yaşanmıyor olsa bile düzenli bir şekilde diş hekimine giderek gerekli kontrollerin yapılmasını sağlamanız oldukça önemlidir. Ancak tüm bunlar sigara içilmeye devam edildiği müddetçe sigaranın yarattığı olumsuz etkileri ortadan kaldırmaz.

Diş Kayıplarının En Önemli Etkisi Sigara Mıdır?

Elbette sigaranın ağız üzerinde etkisi diş sağlığını da ilgilendiriyor. Sigara içmek doğrudan diş kaybına neden olmayabilir. Fakat dolaylı yoldan diş kaybının nedenlerinden biri olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü sigara, çeşitli diş eti sorunları ile olan mücadeleyi sekteye uğratıyor. İyileşme sürecini olumsuz yönde etkilemekle birlikte kimi zaman iyileşmenin gerçekleşmesini de engelleyebiliyor. Bu da diş eti sorunlarına bağlı olarak diş kaybı yaşanmasının nedenlerinden biridir.

Sigara Ağızda Yara Yapar Mı?

Tütün ürünleri kullanımı, ağızda yara oluşmasına yol açabiliyor. Aynı zamanda sigara kullanımının kan akışını yavaşlatması da önemlidir çünkü kan akışının yavaşlaması, yaraların iyileşmesini zorlaştırır, geciktirir. Ağız içi dokuların yanı sıra diş etlerinde de çeşitli problemler ortaya çıkabilir. Sonuç olarak sigara kullanımı, ağız yaralarının nedenlerinden biri olarak değerlendirilebilir.

En sık merak edilen unsurlardan biri de pasif içiciliktir. Sigara kullanmayan kişiler sürekli olarak sigara içilen ortamlarda bulunduklarında pasif içici konumunda olurlar. Bu durum sigaranın ağız ve dişlerdeki olumsuz etkilerine maruz kalınması anlamını taşıyor. Bir başka deyişle sigara içmeyen kişiler de sigara içilen ortamlarda bulunduklarında sigaranın tüm bu olumsuz etkilerini yaşayabiliyorlar. Bu nedenle pasif içicilik durumunda olmamaya, sigara içilen ortamlarda bulunmamaya önem verilmelidir.

Bilgi sahibi olun –> Diş Eti Çekilmesi

Sigara Ağız Kokusunu Nasıl Etkiler?

Halitozis yani kötü ağız kokusu, sigaranın ağız üzerinde etkisi olarak değerlendirebileceğimiz durumlardan biridir. Sigara içen kişilerin ağız içi florasında bozulmalar meydana geliyor. Sigaranın içinde bulunan zararlı maddeler, ağız içerisinde kötü bir koku oluşmasına neden oluyor. Bununla birlikte sigaranın içerdiği maddelerin tükürük salgılarını da kötü yönde etkilediğini belirtmeliyiz. Tükürük bezlerinin çalışmasını etkilediğinden ağız kuruluğu sorunu ortaya çıkabiliyor. Nedeni ise tükürük bezlerinin olması gerekenden daha az tükürük üretmesidir. Elbette ağız kuruluğu da ağızda kötü koku oluşmasının nedenlerinden biri olarak değerlendiriliyor.

Dental plak oluşumunu da etkilediğini göz ardı etmemek gerekir. Diş yüzeylerinde sürekli olarak plak oluşması ise kanamalara neden olabilir. Bu durumda başlı başına ağızda kötü koku oluşmasının sebepleri arasında yer alıyor. Sigaranın ağızda yara oluşumuna neden olması ve kan akışının azalması nedeniyle bu yaraların uzun süre iyileşmemesi kötü koku nedenlerinden biridir. Bu olumsuz etkiler diş etlerini de kapsayabiliyor.

Diş etleri, kan dolaşımından beslenir ve kan dolaşımının az olması da diş etlerinin daha az beslenmesi anlamına gelir. Sigara içen kişilerde diş eti hastalıklarının kolaylıkla ortaya çıkması bundan kaynaklanır. Ağız içerisinde devamlı ısı artışı olması nedeniyle de iltihabi diş eti sorunlarının yaşanması ihtimali yükselir.

Göz atın –> Diş Apsesi

Ağız Kanserlerinin Başında Sigara Kullanımı Mı Geliyor?

Daha önce de değindiğimiz gibi sigaranın ağız üzerinde etkisi incelendiğinde bu etkilerden en ciddi olanı ağız kanseridir. Ağız kanserinin nedenlerinin % 75’i alkol ve sigara kullanımıdır. Sigaranın içerdiği zararlı maddeler ağız içerisine yerleşir ve zamanla kişinin ağız hijyeni iyi de olsa, bu maddeler diş yüzeylerini etkisi altına almış olur.

İlginizi çekebilir –> Dişlere Zarar Veren Alışkanlıklar

Bize Ulaşın